9 Eylül 2010 Perşembe

aşk...


' aşk... hani sonbaharda bir rüzgar eser de gözlerin sulanır ya... hani taze ot kokan orman içinde kaybolsanız bile üzülmezsiniz ya... aşk işte böyle bişeydir arkadaş... '

buradan bu tarz cümleler kurup, yetenekli olduğunu ve insanları etkilediğini düşünen yaratıklara sesleniyorum! siz bi ölün. yani şu yukarıda yazdığım zırvalığı yaklaşık 4 saniye içinde oluşturdum kafamda. içeriğini şekillendirmem, yazıya dökmemden daha kısa sürdü! yapmayın allah aşkına. yani farkında değil misiniz sizin gibi milyonlarcası var zaten! hiçbirisi de yetenekli değil. istisnasız hiçbirisi. bunların yeteneksiz olduğunu benim gibi birinden duymak size inandırıcı gelmiyorsa, açın kanal d'yi atv'yi. zaten muhtemelen bir türk dizisi oynuyor olacaktır. jeneriğinde de emin olun bir şiir okunur. o şiiri bir kere dinleyin. zaten girişi standarttır. aşk... AŞK... BU NE LAN! aşk... kimi zaman bir kavanoz tarhanayı seattle topraklarına serpiştirmek... kimi zaman ise bir paket yumiyumu kulağına sokmak... aşkın sizi nerede bulacağına siz değil ali lukunku karar verir...

bu dizilerin jeneriğinde okunan şiirden cacık olmaz zaten demek istediğim buydu.
yalvarıyorum yapmayın artık! kahtalı mıçe ne kadar müzisyense sizde o kadar yazarsınız anlayın lan işte. ama hayatınızdaki milyonlarca mallıktan birine engel olmam neyi değiştirecekki sanki. of ulan of