25 Ağustos 2009 Salı

alt tarafı kahvaltı yapmadım :(

sanırım 4. yada 5. sınıftaydım. yani 11-12 sene kadar bi süre geçti üzerinden. okullar açılalı 2-3 ay olmustu düzenli olarak okuluma gidip geliyordum. böyle salak bir alışkanlığım vardı, 1 kere bile okuldan kaçmadım kaçamadım! çok korkardım biri anneme söyler de oklavayla dayak yerim die :$ neyse. annemin bana verdiği en önemli ve en mantıklı öğütlerden birini sizlerle paylaşmak istiyorum öncelikle. 'güne başlamadan önce kesinlikle kahvaltı yapmalısın' derdi. hala diyor :D gerçekten de haklı olduğunu anlayacaksınız yazım bittiğinde.
her zamanki gibi sabah kalktım önlüğümü giydim ve annemin hazırladığını sandığım kahvaltıyı düşünerek neşelendim. suratımda salak, iğrenç bir gülümseme belirdi (bkz: :L ) mutfağa gittiğimde annemi gördüm, masa bomboştu. ve yarı uyanık bir şekilde bir tencereye hazır domates çorbasını döküp, üzerine suyunu ekleyip karıştırıyordu. fakat unuttuğu çok önemli birşey vardı, ocağun altını yakmamıstı. 16 dakika 43 saniye aralıksız güldükten sonra anneme olayı anlatıp uyuması gerektiğini, ve bir daha kahvaltı adı altında bana çorba hazırlamamasını söyledim. okula doğru yola koyuldum. hava çok kötüydü. oldukça soğuk, yağmurluydu. kasvetli içimi karartan bir gündü( londra deil orası ha gebze ona göre!) güne kötü başlamam için 2 neden olmustu bile. hem kahvaltı yapmamıstım, hem de hava kötüydü! içimde kötü bir his vardı. kötü birşey olacağına inanıyordum ama sürekli 'saçmalama olm, ne olabilirki bi kahvaltı yapmadım die ölücek deilim ya' diyordum kendi kendime. okula vardım, sınıfıma girdim, sırama oturdum. hala içimde kötü bir his vardı ve tam o sırada aklıma ilk dersin türkçe olduğu ve ödev olarak kompozisyon yazılması gerektiği geldi. bu aklıma gelir gelmez öğretmenimiz sınıfa girdi ve ödevlerimizi kontrol etmek istedi. benim yapmadığımı görünce gereksiz bi şekilde çok fazla kızdı bana. nedenini anlamadım. ama çok da büyük bi sorun deildi bu. kızdı ve bitti 1.5 dakikalık bir olay. ogün için başıma gelecek kötü olayın o olduğunu düşünüp rahatlamıştım. ufak çaplı kötü bir olayla atlattığımı düşünmüştüm. zil çaldı ve benim önümde 2 seçenek vardı. ya dışarı çıkıp bir tost ve meyve suyu alıp kahvaltımı yapacaktım, ya da sıra arkadaşımla parayla oynanan salak bi oyun oynicaktım. salak oyun daha çekici geldi ve kahvaltıyı birdahaki tenefüse erteledim. sıradan verimsiz bir dersin ardından tekrar zil çaldı ve kantine dogru çıkıyordm. tam okulun kapısının ağzındayken biri hızlı bi şekilde yanımdan geçti ve bana sert birşekilde çarptı. o zamanlar hiç adetim olmamasına rağmen, canımın yanmasının şiddetiyle çarpan kişiye küfür ettim. ama işte o hayatımın yanlışlarından biriydi... bana çarpan kişi sıradan bir insan deildi, belki insan bile deildi! o okulun dövüş makinesi, öğrencilerin korkulu rüyası, hocaların azarlamaktan sıkıldığı, hiçkimsenin tartısmaya girmek istemediği SADULLAH'tı. ben bu küfürü ettiğimde bana döndü gözlerimin içine baktı. etrafımızdaki öğrencilerden çıt çıkmıyordu.kavga olucacağı kesinleşmişti. çünkü sadullh kavga etmeyeceği insana öyle bakmazdı. herkes 4-5 saniye içinde kavganın olacağına inandırdı kendilerini, buna odaklandılar belki bahis bile açılmıştır

ramazan beraberlik sadullah : 25.00 15.00 0.80 17.35 --- ---

eğer açıldıysa oranlar böyle olurdu büyük ihtimal( ikinci kısım oranları çifte şans sırasıyla 1 ya da 0, 1 ya da 2, 0 ya da 2 ehü ) insanlar acaba sadullah bu çocuğu kaç saniyede k.o. eder, kaç yerini kırar, hatta kaç saniyede öldürür falan diyorlardı. fısıltılarla tabiki konuscak cesaret yok kimsede. yavaş yavaş bana doğru geldi. o bana gelirken hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti ( valla geçmedi sırf buraya güzel oturdu die yazdım, uğraşsam geçiremem lan) aramızdaki mesafe azaldıkça kalbim daha hızlı atıyor ve nefes alıs verişim daha derinleşiyordu. ilk olarak eline baktım yumruğunu sıkıyordu gözüme bir yumrum yiyeceğimi düşündüm. fakat yanılmıstım. burnuma o kadar sert bir kafa attıki, duvara vursa çatlatırdı heralde. kavga başlamıştı! tam olarak bir kavga sayılmaz aslında bu. hatta emin olun ben buna bir kavga diyemiyorum. çünkü bu olay bir boksörün kum torbasını dövmesinden farksızdı. hiç vurmadım kendimi savunamadım bile. korkuyordum çünkü eğer vurursam o çocuğa zarar verebilrdim ve olay aileye uzanırsa kötü şeyler yaşanabilrdi. neyse... kafa attıktan sonra diziyle vurabileceği fix yerlere vurdu. takımı dağıttıktan sonra, yumruklar ve tekmeler geldi. emin olun kameraya çekilse rotten.com'da 18+ şeklinde izlenirdi. bu da yaklasık 1.5 dakika sürmüştü ve ardından nöbetçi öğretmen geldi. o kadar dayak yemişim bir de üstüne gerizekalı herif kulagımızdan tutup götürdü müdürün odasına. 'bu iki hergele kavga ediyorlardı' dedi ve gitti. sadullah ben ve müdür kaldık odada. şaka yapmıyorum agzım burnum yakalığım herşeyim kan içindeydi. müdür sadullahı da beni de tanıyordu. olayın ne olduğunu anlatmaya gerek bırakmadan beni sınıfıma gönderdi. sadullaha ne oldu bilmiyorum fakat onu oradan çıkarken gördüğümde çok kötü bir şekilde ağlıyordu.
herşey bir kahvaltı yapmamakla başladı, ardından kahvaltı yapma şansı geldi bir tenefüste fakat ben o şansı tepip bir dahaki tenefüse erteledim. ilk 1.5 dakikalık hafif cezanın 2.si baya bi ağır kaçtı. ama tekrar söylüyorum sadece kahvaltı yapmamıstım. bazen düşünüyorum eğer en başında soğuk suyla karıştırılmıs domates çorbasını yeseydim bunlar olurmuydu? sanırım olmazdı. gider gitmez midem bulanırdı kusardım, daha sonra evime yollarlardı paşa paşa yatardım. ne dayak var, ne de azar! oh mis! ama ben onu yemeyip üstüne bir de anneme gülünce, olaylar gelişti. olan bana oldu, agzım burnum şişti, yemek yicek hal falan kalmadı zaten, eve gidince bi de annemden azar yedim. hiçbirşey iyi gitmedi. sonuc olarak demek istedigim şey şu 'kahvaltı yapmadan güne başlamak, dayak yeme ihtimalini %86 oranında artırır.'

24 Ağustos 2009 Pazartesi

kameramı? hani nerde 8-)


inanmıyorum! bu adamın kameranın yerini bildiğine inanmıyorum, yani en azından eğer kamera yokmuş gibi davranıp programını o şekilde sürdürüyosa beni rol yapabilme yeteneği konusunda etkiledi nihat hatipoğlu ! beni etkilediği tek konu da bu zaten. bu insan yere bakarak insanları ağlatıyor! en somut örneğide annem :D yahu kadın! adam, Hz. Muhammed dediği an hüngür hüngür ağlamanın mantığı nedir??
kandil gecesinde elimde olan bi kaç kanaldan (star tv, flash tv, stv vb.) bişiler izlemeye çalışırken nihat abi çıktı geldi karşımıza! ve televizyonu başı açık izleyen annem birden başörtüsünü taktı. noluyoz lan havasına girdim doğal olarak! hakikaten noluyoz lan? tam bir anne davranışı ama hakkını vermek lazım :D neyse oturdum bende izlemeye başladım. yatar pozisyondayken oturma pozisyonuna geçtim!! birden öyle yapmam gerektiğini hissettim sebebini bilmiorm. bu da annenin yanında kalmıs, anneyi taklit eden çocuk davranışı işte... nihat abimiz başladı anlatmaya, bi süre dinledikten sonra farkettim. gerçekten kesinlikle kameraya bakmıyodu, bir an gerçekten kör olduğunu falan düşündüm adam çünkü ya kameranın yerini bilmiodu, ya kördü, ya da yere bakarak insanları etkilediğini düşünüyodu! (ben kameranın yerini bilmediğini savunuyorum kendimi sinirlendirmemek için ) tamam böyle düşünmesi doal, insanları etkilediği zaten ortada olan bir gerçek. sad but true ne dielim... etkilenme olayını biraz irdelersek karşımıza insanların mübarek ay, günlerde saçma bi duygusal patlama yaşamaları çıkar sanırım. sebepleri coca cola reklamında sıcak pide alıp eve getiren çocuktan, televizyonda artan demicem çünkü neredeyse başka birşey verilmiyo; dini programlara kadar uzanabilir. sonra din kullanılıyo diyincede Allaha ortak koşma, günaha giriyosun diyolar. ulan madem dinin kullanıldığını kabul etmiyosunuz bana neden iftar açma adına reklamı yapılan yiyecekler arasında danone danette'nin olduğunu mantıklı bi şekilde açıklayın!
neyse sinirlendim yine... konudan sapmak istemiorm uzadıkça uzar çünkü. anlatmak istedigim bu adama kameranın gösterilmesi gerektiğiydi. çünkü insanlara lan adam rol yapıyo yere bakıp sizi etkilediğini düşünüo ki etkiliyoda çoğunuzu desem, hade lan ordan hoşaf diyip FIHı basarsınız. o yüzden kamerayı gösterin diyorum, kameraya baksında bende yere bakıp insanları etkilediğini unutayım, unutabilrsem tabi!

(bu ara berzah alemi zeytinburnundamı lan?)

hebele hübele andır dı siii




bu kadarı abartı ama artık ya! herşeyin bokunu çıkarmada üstüne olmayan milletimiz yine saçmaladı ve işte bunu yarattı! ve bu sahibinden comda kelepir sünger bob tişörtleri adı altında satılıyor!! yaw madem çakma bişiler yapacaksın bari sarı yapsaydın be arkadaş! ama tabi bununla kalmıyor!! sünger boblu tişörtler sadece gençlere yönelik deil! veletler içinde bol bol mevcut, sırf bu salak tişörtler yüzünden kendi aldıgım tişörtleri giyemez oldm, geçenlerde lisa simpson tişörtü de gördüm, yavaş yavaş simpsona giriş yapıyorlar. inşallah south parka el atmazlar :( ulan ayıp be ya! madem yapacaksın bari bi boka benzesin!! bi boka benzese zaten kimse almaz sende satamazsın bizde mutlu oluruz :D ! ama böyle çakma ötesi şeyler üretildiği sürece bok gibi para kazanacaklarını bilio adamlar, nabza göre şerbet olayı işte... bi insan düşünün. kral tvde ismail ykyı dinlio reklama girince kanalları gezio, cnbc-e'ye gelio sağda solda rakamlar olmadığı, borsadan konusulmadığı nadir zamanlardan birine rastlıyo bu arkadaş!! sarı birşeyle karşılaşıyo, 'bu ne hele??' dio hatta şöyle dio ''Bu NhE HeLe . ! ! ;) ''sonrada o efsane müziği duyuyo 'who lives in a pineapple under the sea? sponge bob square pants.. '' die devam edio. sonra gidio bunu söylemeye çalışıyo bi de. hebele hübele andır du siii sıpaç pap süker pent die. daha sonra arkadaşlarıyla halk pazarına gidio, bi bakıyo sabah gördüğü sarı şey!! ama sarı deil ! bu bi sorunmu peki? kesinlikle hayır. hatta daha iyi onun için çünkü önceden sarı olanı, 'kendince' ilginç olan insanlarda görmüştü ve deliler gibi küfür etmişti! 'BU NE HAMMUNNNİ TOP GİBİ HELE HELE' falan demişti. o zamandan kalma bi soğukluk vardı zaten sarıya karşı... kırmızıya atlıyor direk ve 5 liraya alıp eve gidiyo. o artık bi sünger bob fanı, tişörtü bile var!!!
ülkede böyle hödük bolken çakma mallar deli gibi para kazandırır. ha konuya objektif yaklasmak lazım bi de şu var. yani bu şekilde düşünceleri olmayıp da parası olmayanların alması da var. yadırgamıyorum fakat emin olun ben 1 tane doru düzgün sünger bob tişörtü alamayacaksam gidip kırmızı renkli bi tanesini almazdım, giymemek daha mantıklı gelirdi.

koltuk altını pişik yapan ıslak mendil

konuya direk dalıyorum! geçenlerde terledim ve duş almaya üşendiğim için 2-3 parça ıslak mendille koltuk altımı sildim. daha sonra koltuk altımda bir yanma hissi uyandı! aynaya baktım ve o rezil manzarayla karşılaştım! Kıpkırmızıydı ve kapatamıyodum :( daha sonra bunun sebebini ıslak mendille silmeme bağladım. çünkü ıslak mendil sadece sudan oluşan bir mendil deildi!! bilakis su çok azdı ve sabun adı altında bişi vardı. koltuk altım sabunlu kaldığı için tahriş olmuştu. bu yüzden size benden bi abi tavsiyesi yiğenler... koltuk altınızı ıslak mendille silmeyin, silseniz bile suyla durulayın! bu arada burada güncel konulardan bahsedecğimi söylemiştim daha 2. yazıda sıçtı bütün plan :D neyse artık olan oldu kalan kaldı kalan tüpler maden sulu kalıp atölyesi

20 Ağustos 2009 Perşembe

kendini gereksiz şeylerden sorumlu hissetmek

sabah saat 11-11.30 sırasında uyanıyorum. kahvaltımı hazırlıyorum. daha snra bilgisayarımın başına geçiyorum. ne hikmetse hiç bir zaman sevemediğim ve neden üye oldugumu hala anlayamadıgım facebooka saldırıyorum bi bok varmış gibi. işte o an fıttırıyorum! tamam çok bilindik sıradan bi konudan bahsediyorum belki, ne bileyim sürekli şöyle konusmalar geçer:
- ulan ne anlıyolar şu paylaşımmıdır ne bokumdur anlamıyom hammunnii
- vallahi yahu, bari bi boka yarasa..
falan filan. ama ben bunu söylemeyecegim, bu konuya başka bi yazımda(başka bi yazım olursa tabi) daha detaylı girişeceğim. söylemek istedigim şey şu. bu insanların bunu yaparken salak bi sorumluluk hissetmesi. şöyle bi grup açılıyo mesela: TÜRK BAYRAĞINI SEVENLER ! HEDEF BİR MİLYON !, ya da OBAMANIN BİLMEM KAÇ TANE FANI VARSA ATATÜRKÜN İKİ KATI OLMALI!! gibi... insanlara facebook sayfasında atatürkün devlet, millet vs. adına yaptığı konusmalar, görüşleriyle deil de; onun resimleriyle fan arıyor bu kişi. yani şu cümle yeterli bunun için. ulan rihannaya da aynı şekilde fan topluyo insanlar. ama anlatmak istedigim bu deil zaten. bu insanın kendini sorumlu hissetmesi, bunu yapması gerektiğini düşünmesi başlı başına bi hata, ve beni sinir hastası eden de bu kişinin bu sorumluluğu aldıktan sonra facebookta belli bi sayıya ulasınca, ulan milletime ne yararlı şeyler yapıyorum amk demesi. emin olun diyodur. sonra bu sorumlu milletini seven arkadaşımız bi de gidip akpye deil de chpye oy attımı ohoo tamamdır. bu insan kendini peygamber sanar artık. şu yazıyı okusa beni de vatan haini ilan eder :D sadece beni deil, o gruba girmeyen insanları, girip de arkadaş listesini davet etmeyen insanları hepsini vatan haini ilan eder. çünkü bu vatanı sevmek facebookta atatürkün fan sayfasına üye olup resimlerine bakmaktan geçer!! atatürkçülüğü bundan ibaret kılan hödüklere diyecek pek de bişey yok aslında... çünkü bu adama ne dersen de, ne kanıt gösterirsen göster kendi tezinle ilgili hepsini o amip kadar beyniyle çürüttüğünü düşünür. göğsünü gere gere evine gider, rahat bi şekilde yatağına girip uykuya dalar. ona bu rahatlığı veren şey nedir tahmin edin. facebookta atatürkü için fan toplamak, bayrak için fan toplamak, akpye deil de chpye oy vermek, iş yerinde ofisinde duvarına türk bayrağı asmak, coca cola deil de cola turka almak, anıtkabire gidip hediyelik eşya almak... siz seçin

sokulgan balgam!!

İnsanoğlu bugüne kadar... bugüne kadar okulda yazdığım bütün kompozisyonlara böyle bi giriş yaptım, ama bu blogun ilk yazısına böyle girmicem arkadaş!!! zaten başlığıda tuğçe söyledi 8-) kiku (. adspkljasdsalkşdj şimdi diceksiniz 'ulan daha iki güne kadar bizim blogları okuyodun lale herif! ne diye kalktında blog açıyosun, dogru düzgün bişiler yazamican bile', ancak bu işler böyle deil!!! öyle açalım dedik açtık. güncel konularla ilgili bütün nefretimi kusacağım burada. şu sözle kapatmak istiyorum konusmamı:
borumu bu borumu bu
adıyla şanıyla keskin bir ütü
Fatih Terim